Bize Göre Kimin Eseri?
İstanbul’da, sabah işe gitmeden önce bir fincan kahve içerken aklıma takıldı: “Bize göre kimin eseri?” Hangi eser, hangi yazar ya da sanatçıya ait? Bir romanı okurken ya da bir şarkıyı dinlerken, bazen bu soruyu kendime soruyorum. Gerçekten, o eseri yaratan kişi kim? Bize göre bu eser kimin eseri, sadece yazarı mı, yoksa onu okuyan bizler de bu eserin bir parçası mıyız? Hepimiz birer parça mıyız aslında?”
Geçmişten Bugüne: Bir Eserin Yaratıcısı Kimdir?
Bir eserin sahibi kimdir, bu aslında her dönemde değişmiş bir sorudur. Geçmişte, sanatçı ya da yazar eserini yaratır, sonra bu eser halkla buluşur. Eserin sahibi bellidir. Mesela, Shakespeare’in eserleri sadece ona ait gibi düşünülürdü. Ya da bir ressamın tabloyu yapması ve o tablonun sadece ona ait olması… Peki, şimdi ne oluyor? Eserin yaratıcı gücü, artık sadece o kişiyle sınırlı mı? Ya da biz, bir kitabı okurken ya da bir şarkıyı dinlerken, aslında o eseri kendimize nasıl adapte ediyorsak, biraz da eserin bir parçası olmuyor muyuz?
Mesela geçenlerde bir roman okudum, çok beğendim. O kadar beğendim ki, yazarla ilgili her şeyi araştırdım. Yazarın yazdığı o sayfalarda sadece kelimeler vardı ama onları okurken, kendimi de o kelimelerin içine dahil edebildim. İşte o an, “Bu eserin sahibi sadece yazar mı, yoksa biraz da ben miyim?” diye düşündüm. O romanı okurken, yazarın dilini kendime uyarladım, karakterlerinin düşüncelerine kendi bakış açımı kattım. O zaman, bana göre o eser artık sadece yazarın değil, biraz da okurun eseriydi. O yazının bir parçası oldum. Başka bir gözle bakınca, bana göre bu eser kimin eseri sorusunun cevabı da değişiyor.
Bugünün Eser Yaratıcıları: Kim, Ne Zaman, Nasıl?
Günümüzde, eserlerin sahibi konusu daha da bulanık hale gelmeye başladı. Artık bir şarkıyı dinlerken, sadece şarkıcıya mı ait? Ya da bir film izlerken, sadece yönetmene mi? Zaten bu konuda hepimizin kafası biraz karışık. Sosyal medya, herkesin fikirlerini ve yaratıcı çalışmalarını hızla paylaştığı bir platforma dönüştü. Birçok insan, yalnızca izlediği bir videodan, yazdığı bir tweet’ten, yaptığı bir çizimden eser yaratabiliyor. Bunu bir içerik üretimi gibi düşünün. Bu durum, “Bize göre kimin eseri?” sorusunu daha da ilginç kılıyor.
Birçok youtuber, içerik oluştururken bir yandan da izleyicileriyle bir bağ kuruyor. Onlar sadece izleyip eğlenmiyor, yorumlar yapıyor, görüş bildiriyor ve o video üzerinden bir anlam katıyorlar. Peki, bu durumda o videonun yaratıcısı kim? Videoyu çeken mi, yoksa her videoyu izlerken ona farklı bir anlam yükleyen izleyici mi? O zaman, bu eserin gerçek sahibi kimdir? Bu sorunun cevabını net bir şekilde vermek zor. Belki de, eseri yaratan kişi, onu izleyen kişinin o eseri nasıl algıladığını göz önünde bulundurmalı. Bu bir kolektif yaratım süreci olabilir mi?
Gelecek: Eserlerin Sahipliği Nasıl Değişir?
Gelecekte, eserlerin kimin eseri olduğu sorusu daha da karmaşık hale gelebilir. Şu an bile, dijital dünyada herkes içerik üretiyor, paylaşıyor ve birbirinden ilham alıyor. Eserlerin etkileşimi, belki de daha önce hiç olmadığı kadar güçlü olacak. Bugün bir şarkıyı dinlerken, o şarkıya dair düşüncelerim ve duygularım tamamen bana özgüdür. Ama ilerleyen yıllarda, bir şarkı ya da film, izleyiciye sadece bir deneyim sunmakla kalmayacak, aynı zamanda izleyici de eserin bir parçası olacak. Hatta eseri kolektif olarak yaratacak.
Bu noktada, dijital sanat ve sanal gerçeklik gibi gelişen alanların etkisi de devreye giriyor. Yani, belki de gelecekte bir sanatçı, eserini sadece kendi düşüncesiyle değil, izleyicilerin de katkısıyla yaratacak. Herkes o eserin bir parçası olacak ve kimin eseri olduğu sorusu neredeyse anlamsızlaşacak. Eser, izleyici ile sanatçının bir buluşma noktası haline gelecek.
Sonuç: Kimin Eseri, Bize Göre Kimindir?
Sonuç olarak, “Bize göre kimin eseri?” sorusunun cevabı, tamamen nasıl algıladığımıza bağlı. Bir eserin sahibi yalnızca onu yaratan kişi olmayabilir. Belki de o eserin yaratım sürecine, biz de kendi bakış açımızla katkı yapıyoruz. Yazarın yazdığına, şarkıcının söylediğine veya ressamın çizdiğine bizim eklediğimiz anlamlar, o eseri bizim gözümüzde farklı kılar. Bu yüzden, kimin eseri olduğu, aslında bizim o eseri nasıl deneyimlediğimize de bağlıdır.
Bugün bir şarkıyı dinlerken, bir filmi izlerken ya da bir kitap okurken, kendimizi o eserin bir parçası gibi hissediyoruz. O zaman belki de soruyu şöyle sormak daha doğru olacaktır: “Bize göre kimin eseri, gerçekten kimin eseri olabilir ki?” Bu yazıyı yazarken bile, ben de aslında bu eserin bir parçası oldum, çünkü sizler de bu yazıyı okurken, onu kendi dünyanızda yeniden yaratıyorsunuz. Eserin sahibi, gerçekten sadece yazar mı? Belki de hepimiziz.